Efsanelerin dediðine göre Anemos, rüzgar, baharýn ilk günlerinde geldiðinin müjdesini versinler diye, anemonlarý kendine adaþ olarak seçmiþ
Anemonlar ocak ayý biter bitmez çiçek açmaya baþlar. Çiçeklerin kýrmýzý lekeleri Akyarlar fenerinden Turgutreis'e kadar, kayalýklardan tepelere her yere yayýlmýþlar (tabii bizim bahçemize de!).
Anemon "rüzgar çiçeði" anlamýný taþýmakta. Efsanelerin dediðine göre Anemos, rüzgar, baharýn ilk günlerinde geldiðinin müjdesini versinler diye, anemonlarý kendine adaþ olarak seçmiþ. Plinius, rüzgar çiçeði adýndan ötürü onlarýn yanlýzca rüzgar estiðinde açtýðýný doðrular,
Uzaklardan Samara þehrinden gelen genç, solgun yüzlü Rus yazar, Ivetta Gerasimchuk'un 20 yýlýný yazdýðý deneme kitabýndan, "Anemophiles" ve "Chronists"i cesurca bir ironiyle okuyuþunu hatýrladým, yaþamý algýlayýþýndaki kurgulanmýþ (ve ayný zamanda da gerçek) derin zýtlýklarý. Anemophiles (rüzgarlarýn dostlarý) hayatýn getirdiði her deðiþimi, iyi sonuçlanýp sonuçlanmýyacaðýný bile kestiremeden, se-vinçle karþýlarlar. Chronists -kronikçiler- (Anemophobes, rüzgarlarýn düþmanlarý) yeniliklere þiddetle karþý çýkarlar, her olayý dosyalar, kayda geçirir ve sonsuza kadar sabitlerler. Her iki filozof grup birlikte ve birbirlerine karþý cesur söylemlerde bulunur. Ne var ki hiç biri diðerine üstün gelemez. Ya siz, kendinizi hangi taraftan sayarsýnýz?
Fakat biz yine anemonlarin gerçek öyküsüne dönelim, öykü aþaðýdaki gibidir:
Adonis, Lübnan daðlarýnýn en yakýþýklý genç adamý, Aphrodite'nin sevgilisi, büyük bir avcýdýr ve aþk tanrýçasý onun hayatý için endiþe etmesine raðmen, Adonis sýk sýk vahþi daðlara ve ormanlara gider. Günün birinde, Aphrodite'nin kýskanç kocasý Ares'in gönderdiði bir yaban domuzu tarafýndan ölümcül bir þekilde yaralanýr, yere damlayan kan damlalarý kýpkýrmýzý anemonlara dönüþür- bazý bölgelerde buna "adonis'in gülleri" de denir-, Aphrodite aþkýný arar ve dikenli çalýlýklarda koþarken kendini yaralar, kaný güle dönüþür.
Böylece antik dünyanýn tanrý ve kahramanlarýnýn duygularý, aþklarý, umutlarý, çaresizlikleri ve kederleri, doðanýn güzelliklerine dönüþür (ve bizler bundan hala keyif duymaktayýz). Ancak Adonis sonsuza kadar yok olmaz. Tanrýlar kurulu kararýna göre yýlýn bir kýsmýný Aphrodite'nin yanýnda bir kýsmýný da yeraltý dünyasýnýn asla deðiþmeyen kasvetli topraklarýnda geçirecektir.
Adonis'in ölümü, kýrýk vazo parçalarýnda küçük birer çiçek bahçesi meydana getiri-
lerek, baharýn çabuk doðuþ ve yokoluþ mucizesini ve daima hissettiðimiz bahar özlemini göstermek için her yýl kutlanýr.*
þžimdi tekrar Fener'in yakýnlarýndaki bir taþa oturdum ve bahar belirtilerini ve bahar çiçeklerini gözlemledim. Epey rüzgarlýydý, her zamanki gibi. Olsun; kalbimin derinliklerinde ben bir Anemophile'im. Fakat ayný zamanda da bir yazarým, yaþamýn getirdiklerini kaðýt yapraklara geçirerek onlarý sabitlemeyi seviyorum.. Böylece ben de bir çeþit kronikçi oluyorum. Öyle anlaþýlýyor ki, yüreðimde iki ruh yaþýyor.