where to go in bodrum
HAKKIMIZDA BODRUMDA NEREYE GÝDÝLÝR BODRUM OTELLERÝ BODRUM MÜZESÝ DERGÝLERÝMÝZE REKLAM VERÝN ÝLETÝÞÝM ANA SAYFA
Bodrumlife Sayý 22 Ocak 2012 Tüm Yazý ve Haberler
Bodrum Deniz Müzesi'nde 'Hasan Güleþçi Deniz Kabuklarý Koleksiyonu' sergilenmeye baþlandý.
Deniz Canlýlarýnýn Tükeniþi, Balýkçýlýðýn Dünü Bugünü ve Geleceði Sempozyumu Yapýldý
Bodrum'un Tarihi Yel Deðirmenleri için 'Mutlu Son' yakýn!
Göç, Göçmen ve 'Dedemin Ýnsanlarý'
Bodrum'da kýþ yaþamý ve çiçekleri
Zeytin Güncesi
Nar-Mugan þženlikleri Kutlandý
Turizm Oscarlarý'ndan Bodrum'a iki ödül
Bodrum'a hep birlikte kazandýrdýðýmýz Bodrum Deniz Müzesi ile çok mutluyuz...
Aþkýn Kenti Stratonikea
Bahçe içinde, sevimli, tipik bir Bodrum Restaurant'ý Keyifli Restaurant
Yýlbaþý gecesinin Yýldýzý Sertap Erener 2012
Dedemin İnsanları Filminin Posteri
Göç, Göçmen ve 'Dedemin Ýnsanlarý'

Yazar: Hamdi Topçu
Bu Yazý Bodrumlife Sayý 22 Ocak 2012 tarihli dergide yayýnlanmýþtýr.

Yýl 1924. Bir gemideyim: Gülcemal… Öte yakadan bu yakaya savrulan binlerden biri de benim. Belki bir duvar ustasýyým, belki kunduracý, belki de bir balýkçý. Geldiðim yere de gittiðim yere de yurdum diyorum; ama ben her ikisinde de “öteki”yim.
Göçmenim ben.
 - Nerelisin?
 - Buralýyým.
- Yok yok aslen?
 - Aslen!?
 Adým yazsa da nüfus kütüðünde… Ýlk adýmlarýmý bu sokakta atmamýþ, ilk körebe oyunumu bu sokakta oynamamýþým ya…
 Cinemarine’nin koltuklarýndan birine gömülmüþ “Dedemin Ýnsanlarý” ný izliyorum. Girit Göçmeni Mehmet Bey denize içi naðmeli þiþeyi býrakýrken, ben perdede Limburg’un ( Belçika) Türk kahvelerinden birinde tanýdýðým Anastas’ý görüyorum:
 “ Bir elinde mala, ötekinde makas
Çatý vardýr akan,
Aðaçlar vardýr budanacak
Babamdan öðrendim, der,
Rum aðzý Türkçesiyle
Nur içinde yatýrsýn Allah!
Ayasulug’da otururlarmýþ
Gözün gördüðü yer bað bahçe
þžehirler dolusu han hamam
Hepsi kalmýþ oralarda
Yurt dediðin nedir?
Ben nereliyim, bilmem...” diyor.
 
Bir an Hisarbaþý’nda Mehmet Bey’in dükkânýnda çýrak oluyorum. Anam babam Anadolu’nun derinlerinden gelip Sodra Daðý’nýn eteklerinde bir gecekonduya yerleþmiþ. Arkadaþým Ozan, yani Mehmet Beyin torunu, benden daha buralý olduðundan mýdýr ne pek sevmiyor beni. Dudaklarýmdan baþka bir Limburg güncesi dökülüyor:

 “Palabýyýklýdýr en büyük amcam
Köyümüzün ilk kömür iþçisi...  
Yol yordam öðretmiþ bizlere
Bundandýr saygýda kusur etmez kimse
Yerindeyken keyifler:  
 " Uyacaksýn gavurun kuralýna" der
Caný sýkýlmýþsa, vardiya yorgunuysa hele
Yemin ettirir
Ölüsünü bu topraklarda býrakmayalým diye”

 Bildiðim tüm geçmiþim Karialý; ama filmin her anýnda nedense hep göçmen oluyorum. Orta Asya steplerinden kopup gelen de Balkanlardan gelen de benim. Bir Sefaret oluyorum, “Hiþþt!” diyorum bana yabancý gözüyle bakanlara. “Sen buralara geleli kaç yýl oldu ki daha? Ben 600 yýldýr bu topraklardayým. Marifet bu topraklarýn insaný olmaksa, ben senden çok daha yerliyim.”
Bir Boþnak oluyorum, bir Arnavut, bir Levanten … hatta Habeþ bile oluyorum. Dedemin “Türkiye’de 72 millet var” sözünü anýmsýyorum. Filmin bir sahnesinde, onun “Benim en yakýn dostum Yanni’ydi. Deðirmeni vardý çay kýyýnda. Savaþa giderken çocuklarýma göz kulak ol demiþtim. O da mübadelede giderken deðirmeni bize emanet etti…” epilogu belleðimden alt yazý gibi geçiveriyor. Gelecekte de gerçek olsun dileðiyle: Onlar, bin yýllardýr göç almýþ, göç vermiþ bir yurdun bireyi olduklarý için kapýlarýný çalan herkese, Tanrý misafiri, derlerdi. þžu koskoca dünyada camiden, havradan, kiliseden çýkýp bir çýnar altýnda birlikte tavla oynamayý en çok onlar becermiþlerdi, diyorum.
 
Göç savrulmadýr. Yeniden kök salmaya, bir ömür yetmez. Yeni yurdunuzda kökeninizle çaðrýlýrsýnýz: Giritli Mehmet, Adalý Ali, Bulgar Hasan, Arnavut Bekir.
 
Göç, gurbetin ebesidir. Sýla, göçmenin sevgilisi. Yýllar geçerken, her göçmen, Giritli Mehmet Bey gibi o sevgiliyi “bizim ora” yemekleriyle donatýlmýþ sofralarda arar. Ama gelecek gençtir, bir anda geçer zaman. Ýster asimilasyon desinler adýna, ister entegrasyon, çocuklar büyüdükçe sýla, seraba döner.

Sýla, torunlar içinse, rivayetlerle süslenmiþ bir öyküdür. Necati Cumalýlarýn, “Viran Daðlar” “ Makedonya 1900”, Yahya Kemallerin “Balkan þžehirlerinde Geçerken Çocukluðum” diye dillendirdiði öyküleri, Çaðan Irmaklarýn, “Dedemin insanlarý” olarak anlatmasý da bundandýr.
 Göç, umudun terkisinde yolculuktur. Bu umut gerçekleþse de yüreklerdeki dönüþ kapýlarý hep aralýktýr. Ýsteyen bir gün, yolunu bulup sýlasýyla hasret giderebilir. Oysa bir de ýrký, dini, milliyeti, siyasi düþüncesi veya belirli bir sosyal gruba aidiyeti dolayýsýyla zulmedilerek yerinden yurdundan koparýlanlar vardýr. Onlarýn kapýlarý, ardýna dek açýktýr. Her yarýnýn, her þeyi deðiþtiren bir gün olacaðýný hayal ederler. Günün birinde kuþlarýn özgürce uçtuðu, sularýn izinsiz akýp geçtiði sýnýra dayanýp;
Karþý yaka memleket,
sesleniyorum Varna'dan,
iþitiyor musun?
Memet! Memet!

Karadeniz akýyor durmadan,
deli hasret, deli hasret,
oðlum, sana sesleniyorum,
iþitiyor musun?
Memet! Memet!

 diye baðýrýrlar “Eloðlu duyar seslerini; ama kardeþleri duymaz.” Bizler onlara da göçmen, der geçeriz. Oysa onlar, sürgün veya sýðýnmacýdýrlar. Onlarýn ceplerinde bir pasaport bile yoktur.

Göç, acýlardan beslenir. Göç, kalmak için çare tükendiðinde, gitmedir. Bu yüzden Ahmet Telli’nin:  
 
Göç oldu bir acýdan öbür acýya
oysa saðrýsý kurumamýþtý atýmýzýn
daha dün sürüp gelmiþtik buralara
bugün göründü yine yollarýn ucu

 dizelerinde þiirlediði gibi, insan var oldukça sürüp gidecektir.

 Film bittiðinde ben de bir süre yerimden kalkmadým. O an ne filme emeði geçenler listesine bakýyordum ne filmin teknik eleþtirisini yapýyordum. Peruzat’ýn aþk üçgeninin filme ne kattýðýný, bu kadar çok metaforun gerekli olup olmadýðýný da düþünmüyordum. Biz, bin yýllardýr göç alýp veren bir topraðýn insanlarýydýk. Herkes filmin birçok karesinde kendisinden izler bulabilmiþti. Onca insanýn koltuklarýna çivili kalmasýnýn nedeni de buydu.

Özellikle toplumsal ayrýþmalarýn alabildiðine körüklendiði bu günlerde, bizi bizle buluþturan, bizi bize sorgulatan “Dedemin Ýnsanlarý” için Çaðan Irmak’ý ve ekibini ne kadar kutlasak azdýr.


Bu konu 1125 kez izlenmiþtir